Türkiye’de nüfusun yüzde 12.5’ini oluşturan 8.5 milyon engelli vatandaşın önünde pek çok sorun var; ulaşım, eğitim, insanların bilinçsizliği vs. En önemlilerinden biri de istihdam. Engelliler iş bulamıyorlar. Özel şirketler hatta pek çok kamu şirketi, kanunda öngörülen cezayı ödemeyi kabul edip engelliyi işe almıyor. Kimileri ‘biz sigortanı ödeyelim, sen işe gelme’ diyor, kimileri de onları reklam aracı yapıyor. Engelliler ise içi boş eğitimlerden ve istihdam vaatlerinden bıkmış durumda.
Türkiye’de engelli olmak zor. Ülkemizde engelliler yokmuş gibi davranılıyor. Şimdilerde engellilere eğitim veren bir uzman, yıllar önce bir Avrupa ülkesinde yaşarken, otobüs dolusu engelliyi okullara giderken ya da caddelerde gördüğünde bu ülkede ne kadar çok engelli var diye düşündüğünü söylüyor. Böyle düşünmesinin tek nedeni, bizdeki engellilerin görünür olmaması, olamaması idi, bunu sonradan anladığını itiraf ediyor. Engelliler Türkiye’de ne yazık ki evlere hapsediliyor, sanki yokmuşlar gibi davranılıyor. İnsanlar söz birliği etmişçesine onları görmezden geliyor.
Engellilere fırsat eşitliği tanınmıyor, birçok alanda ayrımcılık yapılıyor. Sokaklar, caddeler, kurumlar engellilere uygun değil, eğitim olanaklarından yararlanamıyorlar. İyi bir eğitim almayı başaranlar da iş bulamıyor. İşveren engelli çalıştırmak istemiyor, şirketler engelli çalıştırmaya uygun olmuyor. Bir ortopedik engelli, iş görüşmesine gittiği bir şirkette işverenin kendisine, “Sigortanı yatıralım, sen şimdi buraya gelmek için yorulma, evde otur” dediğini söylüyor. Bir görme engelli ise iş görüşmesinde kendisine “Seni işe alırsak nasıl gidip geleceksin” diye sorulduğunu ve bu nedenle işe alınmadığını anlatıyor.
İş Kanunu’na göre 50 ve daha fazla işçi çalıştıran özel sektör kuruluşları yüzde 3, kamu kuruluşları yüzde 4 oranında engelli istihdam etmek zorunluluğunda. Ancak “Cezası neyse öderim, engelli çalıştırmam” diyen çok işyeri var. Buna karşılık, kimi şirketler de ‘engelli dostu’ imajı vererek kamuoyunda sempati kazanmak için engellileri reklam malzemesi olarak kullanmaya çalışıyor.
Rakamlarla oynandı
Türkiye’de 2002 rakamlarına göre 8.5 milyon engelli var. Yani nüfusun yüzde 12.5’i engelli. Ama birçok alanda olduğu gibi Türkiye’de bu konuda da net rakamlara ulaşmak zor. Kendisi de engelli olan CHP Milletvekili Şafak Pavey, hiçbir zaman Türkiye’de kaç engelli olduğunu bilemeyeceğimizi çünkü hükümetin rakamlarla oynadığını söylüyor: “Kapalı bilgi toplumlarında rakamları çarpıtmak son derece kolaydır. Başbakanlık raporu Türkiye’deki gerçek engelli sayısını 1.673.550 olarak açıklıyor. Bu çok doğal çünkü ben de dahil bütün engellilerin raporları 2007’de değiştirildi ve hükümetin rapor alınmasını zorunlu kıldığı hastanelerde engel oranları en düşük seviyeye indirildi. Mesela Türkiye’deki üniversite hastaneleri dâhil dünyanın bütün hastanelerinde benim engellilik oranım yüzde 98’dir. Ama engellilik tanımımın düşürüldüğü hastanedeki doktorun söylediği gibi artık sadece bitkisel hayattakilere yüzde 98 veriyorlar. Engellilerin sayısı konusunda bilinen en güvenilir rakam AB dayatması ile yaptırılan 2002 ÖZİDA araştırmasıdır ki, 8.5 milyon engelli tespit edilmiştir” diyor.
Asıl özel sektörün bakışı özürlü ve sakat
Engellilerin işgücüne katılmaları ile ilgili verilere bakıldığında yaklaşık yüzde 78’inin işgücüne dahil olmadığı görülüyor. İşgücüne dahil olan yaklaşık yüzde 22’lik oramn ise yalnız yaklaşık yüzde 20’si istihdam ediliyor.
Engelli istihdamını arttırmak için özel sektöre çok iş düşüyor. Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Başkanı Yusuf Çelebi özel sektörün engelliye bakışını ‘özürlü ve sakat’ olarak nitelendiriyor: “Özel sektör ortak ve yöneticileri engelli bireyi her zaman bir külfet, ayağa dolaşacak bir yük olarak görmüş, engelli bireye bu sakat düşünce çerçevesinde yaklaşmıştır. Halbuki yapılan bütün ciddi, akademik araştırmalar engelli bireyin emsallerine oranla daha verimli, titiz ve çok çalıştığını göstermiştir. Çünkü iş hayatı engelli bireyi sadece ekonomik anlamda değil, hayatın her alanında özgürleştiren ilk adım anlamı taşıdığından, engelliler işlerine daha sıkı sarılıyor. Bugün pek çok işveren yasal olarak engelli çalıştırma zorunluluğu olduğu için engellileri çalıştırıyor gibi gösteriyor, sigortasını ödüyor, ‘sen işe gelme’ diyor ki, bu yaklaşım gerçek anlamda çağdışı. Yine ciddi oranlarda işverenler engelli çalıştırmayarak, yasanın gereği olan para cezasını ödemeyi tercih ediyor.”
Çelebi, her şeyi kârlılık çerçevesinde değerlendiren özel sektör kuruluşlarını sosyal sorumluluğa yönelten asıl nedenin daha çok teşvik, vergi muafiyeti, devlet destekli prim, AB kaynaklı fonlardan para aktarımı olduğunu söylüyor ve bir diğer acı gerçeğin özel sektörün engelli toplumu kendi reklamlan için kullanmaları olduğunu sözlerine ekliyor.
Kamuda sadece 23.860 engelli çalışıyor
Peki ya kamuda durum nedir? Bu sorunun cevabmı CHP Milletvekili Şafak Pavey veriyor: “Çalışma Bakanı Faruk Çelik, Şubat 2012’de kamu kurum ve kuruluşlannda 44.189 engelli memur çalıştırma zorunluluğu bulunduğu, Düşünün ki engellüerin yüzde 78’i fiziksel koşullarından ötürü zaten işgücüne dâhil değil. İşgücüne dâhil olan yüzde 22’nin ise sadece yüzde 20’si istihdam edilmiş durumda. Rakamla ifade edidiğinde:
> 6.663.000 engelli (çalışacak durumda olmadığı için) işgücü dışında
> 1.822.000 engelli işgücüne katılabilir
> 374.000 engelli halen işgücünde görünüyor. Bakarıın söylediğine göre kamuda sadece 23.860 engelli çalışıyor. Bu durumda, kalan 350.140 engellinin özel sektörde çalışıyor olması gerekiyor ki; ben bu rakamın iş gücünde olduğuna inanmıyorum. Muhtemelen gizli engelli işsizliği olarak süregeliyor” diyor.
Bu vahşi yarışta pozitif ayrımcılığa yer yok
Engellilerin en büyük sorunlarından biri erişim. Engellilerin özgürleşmesini, evden çıkabilmesini sağlamak için öncelikle caddelerin, sokakların, yolların, sosyal alanların, kamu binalarının, şirketlerin, toplu taşıma araçlarının erişim engellerinden arındırılması şart. Ulaşım sorunu çözülmeden engellilerin ne eğitim ne de istihdam sorunu çözülebilir.
Bu arada 2005 yılında yürürlüğe giren 5378 Sayılı Özürlüler Yasası ile başta belediyeler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşların ve belediyelerin, yaya geçitleri, resmi yapılar, yeşil ve spor alanları gibi altyapıları engellilerin erişebilirliğine uyumlu hale getirmesi için 7 yıllık bir süre tanınmıştı. 7 Temmuz 2012’de bitmesi planlanıyordu ama kurumlar üzerlerine düşen görevleri yapmadılar ve 7 yıllık süre 3 yıl daha ertelendi.
Toplum açısmdan engelli istihdamının önündeki bir diğer engel de önyargılar. Mesela engellilerin verimli olamayacağı önyargısı gibi. Oysaki engelliler son derece verimli ve işlerine bağlı çalışanlar.
Ülkedeki işsiz ve genç nüfusun sayısı da engellilerin şansnı düşüren etkenlerden. Şafak Pavey, “Genç ve işsiz nüfus o kadar kalabalık ki, kimse iş bulma yarışında engellilerin kendilerinin önüne alınmasına rıza göstermiyor. Bir anlamda bu vahşi ve umutsuz yarışta pozitif ayrımcılığa yer yok. Nüfus çok kalabalık, imkânlar çok sınırlı” diyor.
Hürriyet – Burcu ÖZÇELİK SÖZER