Uluslararası bir kurum, ekonomisi iyi giden ülkeler arasında bir karşılaştırma yapsa acaba hangi ülkede doğan gençler talihsiz çıkar?

Bana göre Türkiye gençliği….
Neden mi? Ugandalı genç, imkânların sınırlı olduğunu bilir, kendisine ona göre bir yer hayal eder. Finlandiyalı da dünya refahının birincisi olduğunu bilir ve geleceğini bu güvenle çizer. Bizde ise durum çok karışık!
Ekonomi çok yolunda ama BM 2012 Ulusal İnsani Gelişme Raporu’nda gelir dağılımı ve insani gelişme sıralamasında Türkiye dünyanın doksan ikincisi. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ülkemizin 13,7 milyon civarında olan (15-24)  yaş kuşağı mutsuz ve öfkeli.
Oysa gençler ülkelerin sosyal ve ekonomik ilerlemesinde önemli bir role sahiptir. Bir ülkede genç kuşak nüfusun %17’si ise değerli bir kaynak haline dönüşür. Buna‘Demografik fırsat penceresi’ adı veriliyor. Yakın geçmişte Güney Kore genç nüfus avantajını çok ciddi bir kalkınma enerjisine dönüştürdü.
O halde nasıl oluyor da Türkiye, beş yıldız ekonomiden, gençliğine refah ve güven veremiyor? Gençlik politikamız nerede yanlış gidiyor?
Bu sorunun cevabını, bilinen araştırmalara göre değil, iki yıllık süre içinde bana gelen binlerce e-maili tasnifleyerek anlamaya çalıştım. Gelen 150 bin e-mailden gençlerden ve genç sorunları ile ilgili olan 45 binini değerlendirerek, verilerimi oluşturdum.
Buna göre; aile hayatından, eğitime; çalışma hayatından, fiziksel ve ruhsal sağlığa dek uzanan geniş bir yelpazede gençlerin mutluluk düzeyini ve sorunlarını anlamaya çalıştım.
Gençlerden beklenen, onlara sunduğumuz kamusal ve ailevi olanaklar çerçevesinde hayatla baş etmeleridir. Ancak çok az imkân sunuyoruz.
Bunun en temel göstergesi gelir dağılımındaki adaletsizlik. Bankalarımızda bulunan paranın  %63’ü, banka hesabı olanların sadece %0,5’ine ait. Nüfusumuzun %40’ı 773 liranın altında, %6.4’u 430 liranın altında, %23.1’i 800–1200 lira arası gelir ile yaşıyor.
Ürkütücü sayıdaki işsiz her on gençten dokuzu, önlerindeki belirsiz gelecekle ve gündelik hayatla baş
edemiyor.
Her genç, iş ararken kayırmacılık olmamasını istiyor ve en şiddetle adalet talep ediyor. Diplomalarına göre iş bulmak her gencin ve ailesinin ortak rüyası…

KAYIP KUŞAK?
En korumasız gençler ise çalışma ya da eğitim hayatının dışında kalanlar. Onlar için gençlik dibe doğru sürükleyen bunalımlı bir felakete dönüşebiliyor. Çoğunlukla zor geçen bir çocukluk dönemini, işsiz geçirilen yetişkinlik yılları izliyor. Sorunlarını anlatacak kimse bulamıyorlar. Geleceğe güvensizlikler ne kadar düşükse mutsuzluk oranları o kadar güçleniyor. Bu oran ne kadar yüksekse suça ve şiddete yönelmek o kadar kolaylaşıyor.
Batıda kriz dönemi gençlerine ‘kayıp kuşak’ adı veriliyor. Ama bizim gibi ekonomik büyümenin dünyadan tam not aldığı ülkede; perişan ve umutsuz gençliğe ne isim vereceğiz?
Kötü yönetimin ve imkânları yolsuzluğa adamanın kurbanları mı? Ya da Charles Dickens’ın yazdığı gibi ‘zamanların en iyisini ve zamanların en kötüsünü’ aynı anda mı yaşıyoruz?
Hâlihazırda ortalama işsizlik yüzde 10 civarında seyrederken, devletin resmi rakamlarına göre genç kuşak adı verilen grubun işsizlik oranı genel oranın çok daha üstünde %17,5… Benim e-mail tabloma göre ise %25.
Bana gelen e-maillere göre; eğitim alan ve hatta yere göğe konulmayan dil eğitimli mükemmel gençler arasındaki işsizlik çok yüksek. Eğitim alan dört gençten üçü işsiz.

NE İŞ OLSA YAPARIM!
Üniversitelerden yılda ortalama 400 bin kişi mezun oluyor. Her dördünden ikisi zorunlu olarak mezun olduğu alan dışında iş bakıyor. “Ne iş olsa yaparım” ruh hali!
İş bulabilmiş şanslı gençlerin sorunu ise kadrosuzluk ve taşeron işçilik… İş bulmuş her  5 gençten 4’ü taşeron işlerde çalışıyor.
Gençler arasında en şanslı meslek imamlık. Çünkü henüz tek bir ilahiyat mezunundan ya da imamlık mesleği yapan gençten iş arama e-maili almadım.
Türkiye bol bol üniversite açarak gençliğin sorunlarını halledeceğini düşündü. Ama ortaya üniversite mezunu mesleksiz diplomalılar çıktı. Bu kez işlevsiz bölümlerden mezun, siyasetin kendisine uygun gördüğü geçici işler makamını, kendisine uygun görmeyen mutsuz gençler yığını çıktı.

*******

Olimpiyatlara talibiz ama sporu simgeleyen gençlik, imkansızlıklar içinde sürünüyor… Olimpiyatlarda en başarılı performans sergilediğimiz güreş çıkarıldığında tepki göstermememiz, başardıklarımıza bile değer vermediğimizi gösteriyor. Sporu, futbol ve holiganlığı ile sınırlamış bir toplumuz ne yazık ki. Hatta öleni de öldüreni de kurban yaptığımız hayli karışık bir spordan başka bir şey yok elimizde ama koskoca İstanbul’da gençlerin basketbol oynayabileceği kaç tane açık alan var?

Spor, gençlerimize yol gösterecek, onları geleceğe taşıyacak bir araç değil, hamaset ve iktidar malzemesi olarak kullanılıyor. Gençlerimizi beş para etmedikleri üstünden yerden yere vurmak ta adeta ulusal bir alışkanlık..
Oysa gençlerin şiddetten ve suçtan uzaklaştırılması, toplumla uyumlu hale getirilmesi ve topluma güven vermeleri için eğitimin ortağı olarak sporun paha biçilmez çözüm olduğunu biliyoruz.
Olimpiyat tecrübesinden geçmiş Güney Kore, gençliğine çok özel bir değer vererek inanılmaz bir seviyede madalya ve özgüven sağladı. Bunu en iyi açıklayacak sonuç;  Güney Kore gençlerinin elli yıl içinde Kuzey Koreli ırkdaşlarından 7 cm daha uzamış olması.
Güney Kore gençlerine yedinci şans isimli bir sistem yaratmış:
Piramitsel bir yapı ile on yaş civarı çocukları, onar yıllık programlarla yetiştirmeye başlamış. Çok ciddi kamusal ve özel maddi kaynakların aktarıldığı bir sistem içinde genç enerji geliştiriliyor. Gençler başarısız olduklarında, ‘Bundan adam olmaz’ deyimi kesinlikle kullanılmıyor. Başarısız gençlerin hayatı seveceği, başlayabileceği ve kendisini iyi hissedeceği başka bir alan bulunuyor. Onların gençleri yedinci şansa kadar imkan kullanabiliyor anlayacağımız.
İngiltere olimpiyatlarda  “Gelecek kuşağa ilham ver” diye açıklayacağımız muhteşem bir tema kullandı. Oyunlarda madalya alan her sporcu onu izleyen küçük sporcuya 2020 ve sonrasının madalya motivasyonunu veriyordu.
Finansal krizin vurduğu İngiltere’nin spor için ayırdığı bütçeye bakalım: Milli Piyango gelirleriyle birlikte 530 milyon dolar… Bizde ise Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın bütçesi 47 milyon dolar.
İngiltere’de 8,5 milyona yakın genç var. Genç başına spor bütçesi payı olarak 62 dolar düşüyor. Türkiye’mizde 13,7 milyon genç var. Genç başına spor bütçesi payı olarak 3,4 dolar düşüyor. İngiliz gençten 20 kat daha az…
Bu alarm tablosu, bizi acilen gençlerimiz için sonuç veren sosyal politikalar hazırlamaya götürmelidir. Gençlere hemen şimdi, akıl ve bilim çerçevesinde yatırım yapılmazsa, bu ekonomik zafer çok kısa sürede sosyal mağlubiyete döner. Ancak sorunları aceleye getirilmiş propagandalar ve gösteri üstünden çözmeye kalktığımızda, ortaya gerçeği ile yüzleşmek istemediğimiz dertli bir kuşak çıkıyor.w
En değerli insan kaynağı olan demografik fırsat grubumuzu acilen ekonomiden hak ettiği payı alacak bir sosyal kalkınmaya dönüştürmek zorundayız. Politik ayrılıklarımızı bir tarafa koyarak, ortak bir doğru destek verebilir ve bu gençlerin hayatlarını yeniden rayına oturtmalarına yardımcı olabiliriz diye düşünüyorum.
Çözüm için büyük araştırmalar yapmaya gerek yok. Güney Kore’nin başarısını anlayıp, uygulamak yeter.
(* Rakamlar BDDK , Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na aittir.)

Şavak Pavey

Akşam Gazetesi
19 – 20 Mayıs 2013 Pazartesi –  Aksam.com.tr