http://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/bekir-coskun/safak-pavey-763199/
Onu uzaktaki masadan izlemiştim o gece…
İstanbul’da bir müzikli restoranda uzaktan göz göze selamlaşmıştık…
Hepimiz yeni olmuş o lanet kazayı biliyorduk, olmamış gibi yapıyorduk… Ama en çok o “olmamış” sayıyordu…
Müzik bittiğinde tek eliyle masanın kenarına vurarak alkışladı müzisyenleri…
Yürekleri titreten en etkili alkış onunkiydi…
İstanbul duydu sanki…
Gidip sarılmak istedim…
*
Aradan yıllar geçti, bu sefer milletvekili olmuş, TBMM kürsüsünden konuşuyordu…
Tek ayağı ile herkesten çok koşuşturuyor, tek eli ile herkesten çok açıyordu kollarını insanlara…
O gün kürsüden yaptığı konuşma tarihe geçti…
Cumhuriyet kadınlarının, umudunu yitirmemiş bir temsilcisi, giderek basan karanlık karşısında çığlık atıyordu aslında…
Birbirini satan asker erkekler…
Birbirini ihbar eden bürokrat erkekler…
Birbirini gammazlayan yazar, çizer, aydın erkekler…
Birbirinden beter; sinen, tüyen, yanaşan, yamanan, dönek erkekler, Türkiye’nin başına kurşun sıkılmasını seyrederken, bir kadın “aydın sorumluluğu” dersi veriyordu erkeklere, TBMM kürsüsünden…
*
Söylüyordu ve söylediklerini yapıyordu…
Gaz fişeklerinin, silahların, bombaların patladığı gündü…
Polisin götürmek istediği bir çocuğu, kalan tek eliyle bırakmak istemediğinde ve onunla birlikte sürüklendiğinde…. Milletvekili gibi değil, bebeklerini korumak isteyen bir anne kırlangıç gibi açmıştı ağzını…
Zaman zaman duyduğunuz çığlık…
O çığlıktır…
*
Birkaç gün önce gazetelerde haber vardı:
“Şafak Pavey, başka zeminlerde mücadeleye devam edecek, milletvekilliğini bıraktı…”
Yine; dört seçim kaybedip ülkeyi karanlığa mahkum eden erkekler, kırmızı koltuklara yapışmış, birbirleri ile itişirken…
Henüz 39 yaşında “Gençlerin önünü açmamız lazım” diyerek…
Ona sarılmak istedim…