CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, ekonomik kalkınmasıyla dünyaya örnek olan Tayvan, KKTC için model olabilir mi diye merak etti… Gitti, gördü ve yazdı
Şafak Pavey – Taraf Gazetesi
Tayvan Ada’sının Üç Köşesi; Ahlak, Bilim ve Demokrasi
Her şey 2011 bütçe konuşmaları sırasında Kıbrıs çözümsüzlüğüne Tayvan modelini örnek vermemle başladı. Dünyada tanımadığı ülkelerin bazı birimleriyle anlaşmalar imzalayan çok sayıda devlet olduğuna ve hemen hepsi Tayvan’dan ilham aldığına göre, biz neden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Tayvan örneği ile terfi ettirmiyorduk?
Uluslararası hukukun temel başvuru kaynağı Oppenheim Devletler Hukuku’na göre; “Bir otoritenin imzaladığı ikili ya da çok taraflı bir anlaşma, tersi yönde bariz bir niyetin bulunmaması durumunda, tanıma anlamına gelmez.” Böylece bir ülkeyi tanımadan da vizeleri kaldırabilir, ticari anlaşmalar imzalayabilir, uçak seferleri düzenleyebilir, kültür merkezleri açarak yakınlaşmayı sağlayabilirsiniz. Tayvan bunu yaptıysa biz Kıbrıs’ta çok daha kolay yapabilirdik. Yol arkadaşlarım Sena Kaleli ve Aykut Erdoğdu ile hedefimize doğru yola koyulduk.
Thai Uçağı, başkent Taipei’ye indiğinde, adada gece henüz başlıyordu. Bağıra çağıra giriş işlemlerimizin bitmesini beklerken, genç dışişleri memuru rehberimiz Chih-Tang bize adeta fısıltıyla cevap veriyordu. Tayvan Meclisi mensupları hariç, Tayvanlıların binlerce yıllık gelenekleri gereği adeta meltem tonu ile konuştuklarını öğrenecektik. Buna rağmen dertli hükümet “Halkımız çok fazla gürültü yapıyor, komşularını düşünmüyor” kaygısıyla, gürültü kirliliğini azaltmayı hedefleyen bir kampanya başlatmıştı. Konuşma tonu hoyrat bir kavga tadında olan biz Türklerle iletişimin Tayvanlılar açısından yarattığı kültür şokunu anlamak zor olmasa gerekti.
Asya’nın ticaret merkezi
Otele yerleştiğimizde, küçük adaya büyük övgülerin ne kadar yetersiz kaldığını bir kez daha gördük. Çok seyahat eden biri olarak, hayatımda ilk kez, odamda prizin her tür ülke prizine uyumlu olduğuna rastladım. Ziyaretçiden, bir kez daha yeni adaptör alması beklenmiyordu. Tayvan Türkiye’den 21 kez daha küçük ama üretimde 21 kez daha büyük bir ülke. Türkiye, dünyada herkes tarafından tanınan bir devlet, Tayvan ise sadece 23 ülke tarafından tanınıyor. Bu ironiye rağmen, kendilerini “küresel köyün iyi vatandaşları” olarak tanımlayan Tayvanlılar, dünyanın en büyük patentli teknoloji üreticisi ve Asya’nın en büyük ticaret merkezi olarak tanınıyorlar. Apple ve Dell gibi uluslararası teknoloji devleri, genellikle siparişlerini Tayvan’daki şirketler üzerinden veriyor.
Dünyaya model olarak sunulan Tayvan ekonomik mucizesi, diplomatik izolasyonları önünde durulmayan bir sel gibi yıkıp geçmiş. Çin’den ayrılmasından bu yana, 1950’lerin bisiklet üreticisi Tayvan; tarım ve madenciliğe dayalı ekonomisini dönüşümden geçirerek Asya’nın en zengin ve en kalkınmış ülkesi haline geldi. Daha yenilerde, Güneş enerjisini tayfunlarda bile kayba uğramayacak şekilde toparlayabilmek için güneşin konumuna göre yer değiştiren paneller üretip, ödül aldılar.
Tayvan’ın uluslararası tanınmama ve 1971’de BM koltuğunu Çin’e kaptırma hikayesi geçen yüzyılın ortalarına denk düşüyor. 8 ekimde Tayvan’da büyük törenlerle kutlanan Çin’in İmparatorluktan cumhuriyete geçmesi 1911’de başlamıştı. Çin’de iki bin yıl hüküm süren ve ülkeye modern bir çehre kazandıramamalarının bedelini ağır ödeyen imparatorların sonuncusu Puyi ayaklanmayla devrilmişti. 1911 devrimini, mevcut iktidardaki Komünist Parti yapmamış olduğundan, Kıta Çin Cumhuriyet’in kuruluşunu sessiz sedasız etkinliklerle geçiştirdi.
Ancak Tayvan hükümeti, cumhuriyetin 101’inci yıl kutlamalarının tüm dünyada hatırlanması için büyük çaba gösterdi. Tayvan tarihçileri, Asya’da ilk cumhuriyetin kurulması bakımından da siyasi bir dönüm olduğu için en görkemli kutlamaları hak ettiğini düşünüyorlar.
Çin Halk Cumhuriyeti, devrimden kaçarak adada ayrı bir ülke kuran Tayvan’ı halen kendi toprağı sayıyor ve isyancı kabul ediyor. Bunun için BM temsiliyeti, Tayvan’dan alınıp Çin’e verilince, Türkiye dahil Tayvan’ı 1950’den bu yana tanıyan ülkeler birer birer diplomatik ilişkilerini kesip Tayvan’ı dünyanın en geniş diplomatik izolasyonuna mahkum ettiler. Kıta Çin, Tayvan’ın BM’de temsil kazanmak için tekrarladığı bütün girişimleri halen engelliyor. Ancak buna rağmen iki ülke arasındaki ilişkiler 2008’de Başkan Ma’nın seçilmesiyle, büyük bir değişim sürecine girdi. Rehberimiz Chih- Tang, Tayvan’ın yeni dönemini bize, “İki taraftan birinin kaybetmesi aslında iki tarafın da kaybetmesidir. Biz bundan böyle iki tarafın da kazanacağı bir yakınlaşmayı benimsedik” diye açıkladı.
129 ülkeye vize uygulaması yok
Tayvanlılar, ülkenin kurucusu Chiang Kai- Shek’in anısına yapılan müzede dev Çin harfleri ile yazılı “Ahlak, Bilim ve Demokrasi” şiarını kalkınmak ve tanınmak için rehber edinmişler. Kâğıdı, barutu, ipeği, porseleni, makarnayı icat etmiş olan atalarının izini sürerek, terkedilmişliklerini, bilim ve icatlara adayarak kırmayı denemişlerdi. Sonuç muazzam bir zaferdi. 129 ülke ile vize uygulamasını kaldırıp ticaret ilişkisi kurmuşlar, başta Kıta Çin olmak üzere pek çok havayolu ile karşılıklı sefer başlatmışlar, dünyanın çeşitli başkentlerinde görenlere dudak ısırtan kültür merkezleri açmışlar ve dünyadaki pek çok buluşun gururlu kâşifleri olmuşlardı. Ancak Tayvan’la gururlanan sadece kendileri değil. Tayvan, Çin’den çok büyük bir turist akınına sahne oluyor. Bir zamanlar önlerinden kaçtıkları, Kıta Çin’den ırkdaşları kalabalık seyahatler düzenleyerek, Çin tarihinin ayak izlerini Tayvan Ulusal Saray Müzesi’nde hüzün ve gıptayla seyrediyorlar. Müzeyi ziyaret ederken, ayaküstü sohbet ettiğimiz Kıta Çin’den turistler, müzenin varlığının kendilerine mahbup bir kibir duygusu verdiğini söylüyorlardı. İmparatorun, içinde bulundukları çağın belirleyici eşyalarını, torunlarına kalması amacıyla minyatürler halinde yerleştirdiği gizemli kutulardan, “Gökteki Ejderha” dedikleri imparator Tien Long’un el yazması kırk bin dize şiirine, yeşim çağının ipek tablolarından, tanrılara adanan kaselere kadar insanlık mirası meraklılarına sunuluyor.
Dünyanın en yüksek 2. binası ve bir fay hattı üstüne kurulması ile mühendislik mucizesi kabul edilen Taipei 101, toprak tanrısına adanmış bronz bir heykelden ve bambu dalından esinlenmiş. Bronz Çağı’nda ortaya çıkan şarap kaplarından, sadece şarap içip şiir yazmak yerine insanlara eşit olarak yiyecek dağıtılması düşüncesi ile modern formda yemek kapları yaratılmış. Çin inanışında gök tanrılarını temsil eden imparatorlara, ruhani mesajları ilettiklerine inanıldığından kuşlar çok değerli. En değerli taş yeşimden yontulmuş kuş heykelleri göz kamaştırıyor.
Büyülenmiş olarak müzeden ayrılırken, hayretle turistlerden birinin kabaca yere tükürdüğünü görüyoruz. Tayvanlıları ürküten kaba sosyal davranışların Kıta Çin’de yaygın alışkanlıklar olduğunu hatırlıyoruz. Rehberimiz gerçekten sitem etmek için mi, yoksa turistler üstüne tatsız konudan uzaklaştırmak için mi bilinmez; “Bizde müze ücretleri sizde olduğu gibi yabancılara ayrı, yerlilere ayrı uygulanmıyor. Uygarlık mirasını seven herkes aynı ücreti ödüyor” diyerek konuyu değiştiriyor.
Çin’e 14 milyar dolar ihracat
Tayvan’ın ekonomik başarısını anlamak için, Çin-Tayvan rakamlarına bakmak yeterli. Tayvan’ın Çin’e ihracatı yılda 14 milyar dolar. Çin’in Tayvan’a ihracatı ise 3 milyar dolar. Çin ve Tayvan 60 yıl sonra ilk kez 2008’de dev bir ticaret anlaşması imzaladılar. Çünkü Kıta Çin’i, Taipei’in bir numaralı ihracat pazarı olarak rol üstleniyor. Tayvan, Çin’le ilişkileri ne kadar düzelirse, uluslararası toplulukta o kadar yer alabileceğini fark ettiği için; direk uçak seferlerinden, turizm protokollerine kadar her türlü yakınlaşmayı ciddiyetle takip ediyor. Diplomaside yaratıcı yolları deneyerek, Çin’de bir Çinli olarak iş yapabilmenin fırsatlarını değerlendirmeyi seçiyorlar. Bu da Tayvan’ın şimdiye kadar Çin’le ekonomik ilişkilerden büyük fayda sağlayan Kore gibi ülkelerin önüne geçmesine yardım ediyor. Bir anlamda Tayvan’ı, Kıta Çin’in vitrini yapıyor.
Korfezin iki tarafındaki ilişkiler sadece ticaret anlaşmaları düzeyinde sürmüyor. Tayvan’la aralarındaki bağları güçlendirmesi umuduyla Kıta Çin, Tuan Tuan ve Yuan Yuan isimli pandaları yeniden gönderdi. Sevimli Pandaların isimleri birlikte okununca “Yeniden Birleşme” anlamına geliyor. Hatta sonbaharın başlangıcında yapılan ve uzaktaki aile bireylerinin eve dönmesini sembolize eden ay festivalinin de simgesi bu deyim. Çin, birleşme umuduyla birlikte, Taipei hayvanat bahçesindeki verilen yemekleri beğenmemeleri olasılığına karşı, pandalarla birlikte Tayvan’a 800 kilodan fazla bambu kamışı da gönderdi.
Hong Kong ve Makao’dan sonra Tayvan da Pekin yönetimine bağlanırsa Çinlilerin “tek Çin” politikası altındaki birleşme rüyası gerçekleşmiş olacak. Çin için temel bir mesele olan Tayvan sorununun yumuşak çözümü Hong Kong örneğinin başarılı olması ile yakından ilgili. Bu nedenle Hong Kong’daki demokrasi tartışmalarının, bölgenin uzun vadedeki şekillenmesinde belirleyici rol oynayacağını söyleyebiliriz. Diğer yandan Tayvanlılar ise, ne çatışma, ne birleşme ne de tam bağımsızlık istiyorlar. Şu andaki ilişkilerin Tayvan halkına huzur ve refah sağlaması temel görüş.
Rüya ülkesinin kusurları da var elbette. Tayvanlı işçiler Japonya ya da ABD’li işçilere oranla ortalama yüzde 20, Almanya’dakilere oranla ise yüzde 50 daha fazla çalışıyor. Tayvan’da işçiler, ülkenin ekonomik başarısı için daha ne kadar bedel ödeyeceklerini sormaya başladıkları için ülkede, çalışma kültürü, eleştirilir hale geldi.
Şikayetlere rağmen Tayvan, kişi başı 38 bin dolarlık milli gelirle dünyanın en mutlu 20 ülkesi arasında. Türkiye ise, 14 bin dolarlık kişi başı milli gelire rağmen mutlulukta 75. sırada. Her üç kişiden ikisinin kendi işine ek gönüllü bir çalışma yaptığı Tayvan’da bizim kültürümüzde pek rastlamadığımız çeşitli etkinlikler revaçta. Dünyanın en temiz tuvaletlerine sahip olmakla ünlü adada “Tuvalet Müfettişleri” ülkenin 100 binden fazla umumi tuvaletini düzenli olarak kontrolden geçiriyor.
Alışveriş ömrü uzatıyor
Tayvan’da uzun ömür için yapılan çalışmalar çok değerli. Her insanın huzurlu bir uzun ömrü hak ettiği felsefesi baskın. Bu nedenle yapılan çok geniş bir araştırma, alışverişin sağlığa iyi geldiğini ve ömrü uzattığını kanıtlamış. Evinize baharatla, çocuğunuza okul kıyafetlerini aynı anda aldığınız fiziksel aktivite, alışveriş yapan diğer insanlarla sosyal etkileşim gerektiriyor. Ayrıca oldukça karmaşık bir iş olduğu için zihninizi de canlı tutuyor.
Tayvan plastik poşetleri yasaklayan ilk ülke, çünkü araştırmalar küçük plastik poşetlerin kanalizasyonları tıkayarak sel felaketini katladığını görmüşler. Geri dönüşüm sokaktaki insanın kültürüne dönüşmüş. Şu anda Tayvan’da en şık meslek çiftçilik. Organik tarım çözümlerine katkıda bulunmak, kendini doyuran Tayvan’da en büyük mucitlik olarak kabul ediliyor. Balık çiftliğinin suyuyla lahanasını yetiştiren ve tekrar topraktan süzüp aynı suyu balıklarına iade eden bir tarım anlayışından söz ediyorum.
Eğitim alanındaki araştırmalar ise, Tayvan’ı küresel rekabetin zirvesine oturtuyor. Tayvan, Hong Kong ve Güney Kore ile birlikte Kuzey Avrupa’nın efsanevi eğitim koltuğunu sallıyor. Tayvanlılar atalarının “Bir kadının olacağına bir köpeğin olsun” öğüdünü tutmamışlar. Kadın-erkek eşitliğinde Asya birincisi ve dünya dördüncülüğünü ellerinde tutuyorlar. Türkiye’nin 92. olduğunu hatırlarsak nereden nereye geldiklerini anlatmakta yeterli olacaktır. Ancak benim için en anlamlı buluşlar ve bilime adanmış Tayvan Mükemmeliyet Merkezi’nde gördüğüm katlanabilir, taşınabilir akülü sandalye oldu. Tayvanlılara engelli insanların çektiği yükleri azaltarak hayata katılmalarına verdikleri destek için minnettar kaldım. Doğaya saygılı enerji buluşları da, doğamızı yıpratmadan da yasayabilmemizin hala mümkün olduğuna dair muazzam bir umut verdi.
Hepimiz olağanüstü etkilenmiş halde, zarafetin, çalışkanlığın ve sükûnetin ülkesinden ayrılırken, gördüğümüz mucize başlangıç hedefimiz Kıbrıs’ı aşıyor. Kendi ülkemiz için de öğreneceğimiz çok şey olduğunu gösteriyor. Ahlak ve bilimin buluşmasından yaratacağımız bir demokrasiye ihtiyacımız olduğunu akıllarımıza not ediyoruz.