CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, bütün kimlikleri bir yana, son derece güçlü bir kadın. Gözlerindeki ışık o gücün yansıması. Parlak bir gazetecilik kariyerinin henüz başında birini sevip evlendi ve İsviçre’de yaşamaya başladı. 1996’da, 19 yaşındayken Zürih’te bir tren istasyonunda kaza geçirdi, bir kolunu ve bacağını kaybetti. O hayata tutundu ama eşi hastaneye bile gelmedi ve kısa süre sonra boşandılar. Pavey’le kadın kadına, siyasetten kaza sonrası yaşadıklarına her şeyi konuştuk. Helin AVŞAR
‘ALANIMDA BENZERİMİN OLMAMASI İLGİ ÇEKMİŞ OLMALI’
Amerikalılar sizi ne çok onore etti! Yaptığınız başarılı işleri biliyoruz. Biraz anlatır mısınız?
Bana kendimden söz etmek kabalık gibi gelir. Ancak birdenbire en çok kendimden söz eder oldum. Hoşnut değilim. İnsan sorunları üstüne çalışan pek çok meslek var. Benim alanım belki en sorunlu gruplarla olduğu için dikkat çekiyor. Sonuçta iki protez ve tekerlekli sandalye kullanıcısı olarak bir çatışma bölgesine gönüllü gidiyorsanız, birlikte çalıştığınız insanlar tarafından takdir görüyorsunuz. İsterseniz kelime oyunu yapalım ve “Çalıştığım alanda benzerim olmaması ilgi çekmiş olmalı” diyelim.
Muhalefette sizin kadar tartışma yaratan pek isim yok. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın çok üst düzeyde bir alakayla size “2012 Uluslararası Cesur Kadınlar” ödülü vermesinin sebepleri arasında bu da sayılabilir mi?
Kim bilir, belki de muhalefetin çektiklerini görüp “Bu nasıl olabiliyor” diye merak etmişlerdir. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton konuşmasında “milletvekili adayı olma cesareti göstermeme” vurgu yaptığına göre muhtemelen Türkiye’de muhalif milletvekili olmanın zorluğunu hatırlamış olmalılar. Mustafa Balbay, Mehmet Haberal, Engin Alan’m hukuken belirsiz durumlarına rağmen; mahkûmiyetiyle ilgili gerekçe ne olursa olsun Kemal Aktaş’ın seçilmelerine rağmen halen cezaevinde olmaları da tatsız bir ölçü olmalı.
‘FOTOĞRAFLAR BAYAN OBAMA’NIN KARİZMASINI YANSITMIYOR’
Ödülü First Lady Michelle Obama’dan alırken neler hissettiniz?
Çok enteresan bir duygum olmadı. İnsan ödül alırken mahcup oluyor. Bir an önce spotlar başkasına dönsün diye umut ediyor. Bayan Obama doğal tarım ve çevre hareketleriyle çok ilgili. Esas olarak bu konulardaki ortaklığımız ilginçti.
Michelle Obama’yı anlatır mısınız, bir kadın gözüyle nasıl biri?
Ben ceylan gibi güzel ve çok uzun olduğunu, basında gördüğüm fotoğrafların onun gerçek karizmasını yansıtmadığını düşündüm.
Peki Hillary Clinton, onu nasıl değerlendirirsiniz?
Dünyanın en güçlü kadın politikacısı olduğunu düşünüyorum. Clinton’lar 68 kuşağından geldikleri için özel bir sempatim var.
Siyasetteki hedefiniz nedir?
Kariyer politikacısı değilim. Ülkemde temel olarak sorun gördüğüm konular üstüne çalışmak, dikkat çekebildiklerime dikkat çekebilmek, çözülebileceklere katkı sağlamak gibi basit hedeflerim var. Politika ne kadar iyi niyetle başlarsa başlasın, güçler çatışmasına dönüşünce arada asıl özne olan insan unutuluyor. Ben unutulan ‘Vicdanen çok rahat olmak isterim’ bölümdeki göreve talibim. Gücüm yettiğince. En azından politik dönemime son verdiğimde vicdanen çok rahat olmak isterim. Denedim ve mücadele ettim diyebilmenin gönül rahatlığından söz ediyorum… Dönemim bittiğinde “İnsan ve doğa hakları meselelerini çözmekte katkım oldu, arkamda daha erişilebilir bir parlamento bıraktım” diyebilirsem büyük mutluluk duyacağım.
Kadın olarak?
Siyasette kadın katılımını çok değerli buluyorum ama sonra siyasetçiyi kadın olarak ayrıca ele almanın çok anlamlı olduğuna inanmıyorum. ABD ve Avrupa gelenekleri kadın mücadelesinin geldiği nokta açısından oldukça farklıdır. Eğer seçimlerde kürtaj konusu o toplumun oylarını belirleyebilecek güçteyse; ABD de siyah bir başkan olmanın kadın bir başkan olmaktan daha kolay olduğuna inananlardanım.
‘YENİ ANAYASA’NIN İSKELETİNDEN HABERSİZİZ’
Eğitim sistemi, kadın hakları gibi konularda başlattığınız tartışmaların sonuca ulaştığını düşünüyor musunuz?
Bizim gibi toplumlarda pozitif dönüşüm çok yavaş. Gelenekler ve önyargılar çok katı. Toplumun genelde bu geleneklerden fazlaca şikâyeti yok. Ama toplum içindeki grupların ayrı ayrı yoğun şikâyetleri var. özgürlük, aşağılanmama ve eşit toplumsal değer hakkı gibi temel ilkelerde karşınıza görünmez duvarlar çıkıyor.
4+4+4 formülüyle Kuran-ı Kerim seçmeli ders olacak.
Yüzde 99.9’u Müslüman bir mahallede bu dersi seçmeme ihtimali olabilir mi?
Yeni Anayasa çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Yeni Anayasa’nm iskeletinden henüz haberdar değiliz ki! Mevcut Anayasa’nm yürürlüğe giriş tarihi 7 Kasım 1982, yani darbenin en güçlü dönemi. 30 yıl geçirdik. Bu Anayasa’nm gasp ettiği özgürlükler iade edilmeden yeni bir siyasi hayatın pozitif algısından söz etmek imkânsız.
Yeni Anayasa’da Kürt meselesi, engelliler, kadın hakları nasıl yer alacak sizce?
Eğer darbe kanunlarını kaldırıp toplumun özgürlüğü hak ettiğini kanıtlayan bir Anayasa yaparsanız, herkes yer alır içinde. Ancak Anayasa’da özgürlüklere yer verip sosyal devletin esaslarını belirlemezseniz, özgürlükleri kanatsız bırakırsınız. Toplumun özgürlük meselesine ilgi göstermemesinin nedenlerinden biri, özgürlükle kaliteli hayatın paralel yürüdüklerini görmemek.
‘MİLLETVEKİLİ İTİBARI OLDUKÇA DÜŞÜK SEVİYEDE’
Milletvekilliği mi yoksa uluslararası görevler mi?
Uluslararası görevlerde dünya sizindir. Ait olduğunuz ırk, inanç ve cinsiyet sentezinden oluşan kimliği unutup bir dünyalı olarak hizmet edersiniz. İş terbiyenizin temeli son derece objektif ve özenli olmak ilkelerine dayanır. Emeğinizin uluslararası standartlarda bir karşılığı vardır. Bu karşılıktan ötürü aşağılanmazsınız. Ayrıca statü olarak çok saygın bir konumdasmızdır. Milletvekilliği tamamen kimliğinizle hizmet ettiğiniz bir alan. Bu ülkeye aitsiniz ve bu ülkenin sorunları sizin kimliğinizin bir parçasıdır. Milletvekili itibarı sanılanın aksine oldukça düşük seviyede. Şeffaflık ve ulaşılabilirlik bu itibarı yükseltmenin en kısa yolu. Ancak böyle gençlerin politikaya girmesini sağlayabiliriz.
Milletvekili olunca hayatınızda neler değişti? Ankara’daki hayatınızla yurtdışındaki hayatınızı karşılaştırır mısınız?
Vekillik kesinlikle idealist bir görev. Maaşım 4’te l’e düştü. Görevimden doğan imkânlarım tamamen sona erdi. Ama bunlar yetmiyormuş gibi algı tam tersine. Hâlâ bana hangi lojmanda oturduğumu soran ya da seyahat masraflarımızın Meclis tarafından ödendiğini sanan çok kişi var. Ülke çok yoksul olduğu için maaşlar çok yüksekmiş gibi algılanıyor. Eskiden bütün kazancımı resme yatırıyordum. Hâlâ resim alıyorum ama artık 10 dolar olanları. İdealleri varsa insan bunların hepsine katlanabilir. Bu kadar çok çalışıp sonuç alamamak, muhalefet milletvekili olmanın en zor yanı bence. Size, umutsuzlukla başvurulduğunda çözümü biliyor ama iktidar partisini ikna edemedikçe uygulayamıyorsunuz. İşin ilginç yanı iktidar partisi hiç ikna olmuyor. Çözümünü bildiğim sorunlarda karşıma çıkarılan engeli aşamaymca içim sızlıyor.
Ankarada bir gün nasıl geçiyor?
Ankara’da bir gün içine birkaç gün sığdırılmış olarak geçiyor. Meclis’in normal seyri grup toplantısı, genel kurul, diplomatik görüşmeler ve ziyaretçi görüşmeleriyle yürüyor. Ayrıca mutlaka ama mutlaka sizin sesinizi duymak isteyen telefon ziyaretçileriniz var. Üstüne diğer vekil arkadaşlarım gibi mutlaka ekstradan yapacak işim oluyor. Ziyaretçileri randevuyla kabul ediyorum, çünkü hem gelip beni bulamamalarına kıyamıyorum hem de o sırada yapacağım bir işin sekteye uğramasını doğru bulmuyorum. Başlangıçta biraz tuhaf karşılandı ama şimdi herkes alıştı.
Ya yurtdışında?
Öncelikle leyleklerden daha çok uçtuğuma inanıyorum. Daha önce çalıştığım bir yere gitmişsem mutlaka eski meslektaşlarımı görüyorum. Eğer bir komisyon toplantısmdaysak konuk olduğumuz parlamentoyla yakın bir ilişki kuruluyor.
Yabancı arkadaşlarınızla neler konuşursunuz, nasıl anlatıyorsunuz Meclis’i?
Meclis’i konuşma şansımız olmadı daha. İnsan eski arkadaşlarıyla buluşunca genellikle anıları konuşuyor.
Yaşadığınız talihsiz kazadan soııra siz zoru başardınız ama eski eşiniz başaramadı* Bu yüzden karşı cinse duygusal anlamda kırgın mısınız?
Hayata karşı, hayatıma değip geçmiş olan hiç kimseye karşı bir kırgınlığım yok. Ayrıca kendisine de kırgın değilim. Dürüst bir hoyratlığı sahte bir şefkate tercih ederim. Zayıflığım itiraf edebilmenin çok güçlü bir dürüstlük olduğunu düşünüyorum. Bunu test edebilme şansım da oldu. Karşılaştığımızda çok üzgün olan oydu. Oysa benim ağlamam beklenirdi. Başarı ayrımına gelince hepimizin yolu farklı. O da kendi yolunda iyi seviyelerde ilerledi. Benimle kalsaydı belki de ayağa kalkmam gecikebilirdi. Acı ilkinde öldürmezse daha da güçlü kılar demiş Nietzsche. Benimki de böyle bir serüven oldu.